kalabalıklar var, kuru, küfürlü kalabalıklar
yarından bir sevinç olmuş.
koştum, bakmak için öylesine.
derken odaya sen girdin Halepçe sürgünü bedeninle.
ellerin düştü önce göğsüme
gözlerin yoktu...
bir suskunluk bir de söylenemeyen hikayen aramızda;
koştum, koştum, madrid, barselona, istanbul, atina...
Lorca'yla seviştim bir zeytin ağacının altında, kızıla kesti zeytinler..
bir anlam veremedim bu kızıllığa:
istanbul Halepçe, diyarbakır istanbul!
gerilla kuşanmış dağlar devriliyor önümde;
ellerin koynumda gezinirken gecede,
yüreğime dokunuyorsun usulca,
Naziler ay yıldızlı şarkılar söylerken karanlığa
bir sen oluyoruz, bir ben.
saçların, saçlarını giyiniyorum
simsiyAh bir gece oluyor koynumda ıpıslak!
ve kocaman mavi dalgalar geliyor üstümüze
sen Filistin gibi azalırken yavaş yavaş içimde
bir kıyamet kopuyor, Selanik gibi
çırılçıplak gecede...
12 Eylül 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder